Cuma, Ocak 28, 2005

Gözlerin

Şehrin üstüne yağmur yağıyor; usul usul...
Arthur RIMBAUD

Gözlerinden öpüyorum seni...
Yüreğim göçmen,
Badirelerden erimeyen demir...
Her şafak yeniden kudurtuyorum bir denizi,
Madem ki bir sefer mağlup olduk,
Kanayan yüreğimizle yürüdük yine de...
Her zaman asi...
Şehir yağmur altında...
Martılar göç etti buralardan,
Gidenler bir daha dönmediler...
Gözlerinden öpüyorum seni,
Hani o romantik şairlerin dizelerindeki gibi değil...
Seni o hiçbir zaman evcilleşemeyen asi bir martının... Seni...
Sembol edip, intihar ettiği gibi öpüyorum...
Gözlerinden...

Çarşamba, Ocak 19, 2005

Mavi Ölüm Baladı

"Vakit tamamdır,
Haram helal oldu, helal haramdır..."
Nazım Hikmet Ran

Avucumda bir martı ölüsü,
Ömür değil ölüm törpüsü,
Hani sabahın şafağında, tit tir titrerken bedenim,
Hani senin saçlarından, hani gözlerinden,
Sevişken sabahların en temiz kucağından
Alıp seni, en çorak topraklara,
Çocuklarına bu türküyü, bu mavi baladı söyleyesin diye sürecektim...

Asi yarını, yarınımızı bu etrafımda yeşerttiğim gibi,
Yeşertecektim...


Ben ölümü yaşıyorum...
Avucumda bir martı ölüsü...
Ömür değil, ölüm törpüsü

Duyuyor musun?
İçimde bir çocuk, iki gözü iki çeşme
Bir çocuk ağlar, bir martı intihar eder...

Hafifletici sebeplere yer yok
Mavi yaşadım, mavi ölüyorum...
Deniz gibi, Deniz'im gibi...
Avucumda bir martı ölüsü,
Ömür değil artık, ölüm törpüsü...





Çarşamba, Ocak 12, 2005

"Serserilik çok ciddi bir iştir"
1989, İstanbul

Çocuklardık...
Ekmeğin buğusu kadar temiz kokan çocuklardık...
Okul çıkışlarında vurulmadığımız,
Duraklarda taranmadığımız bir zamanı yaşasak da biz;
Her şafakta ölenlerdendik aslında...
Gözleri karartan, vur emirlerinin kulakları çınlattığı yollardan geldik biz de...
"Serserilik çok ciddi bir iştir"
Ah benim iki gözüm...
Kar, kum fırtınası, gözbebeklerinin damarları patlamış,
Geldiğin, gittiğin yollar ışık olsun...
Ah benim, iki gözüm;
Sana da aşk olsun...

Öksüz bir şarkıcıdan ne beklersin ki?
Yaz dedin, yazarım elbette...
Yitirdiğimden, gidenden bir iki mektup kalır, birkaç resim...
Geride kalan nedir ki? Hayata yaşama dair, direttiğimiz.
Gün gelir bir kitabın, sararmış sayfasında bir kelimede izini bulursun,
Sana dair, bana dair...
Yaşam dediğin nedir ki... Günden güne çoğalmak mı yoksa eksilmek mi?
Bunlar yazılmamış bir kitabın, azıcık, ufacık dipnotudur işte...
Bana dair, sana dair...
Burnumda hala kokun, genzimde hala o tat...
Damarlarıma, iliklerime kadar...
Bostancı'da altından trenin geçtiği pervasız çocuk...
Eksi yirmibeş derecede İskender meydanında hayata parmak attım ben...
Yanımda sen...
Ölümü gördüm, kokusunu seninle duydum, denizin kenarında...
Sana kızdım alnımın izini duvara çıkarttım...
Davam beni yolda "öksüz, mözsüz " bıraktı seni buldum...
İkinci davam sen oldun, iliklerime kadar duyduğum...
Hani aydın mı aydın, temiz mi temiz...
Ekmek gibi temiz kokan,
Su gibi aydın bakan...
Seni serseri gibi sevdim ben,
Hem çok ciddi, hem çok serseri...
Kokun burnumda hala, buram buram, ekmeğin buğusu kadar temiz...
Hüzün ki en çok serserilere yakışır, dibine kadar onu da yaşarım...